Şap hastalığı nedir?

Şap hastalığı çift tırnaklı hayvanların akut seyirli(yani hızlı başlayan yahut kısa süreli), çok bulaşıcı ve zoonotik (yani omurgalı hayvanlardan insanlara bulaşan) karaktere sahip viral (yaygın) bir enfeksiyonudur. Paragrafta geçen çok bulaşıcı sözündende anlaşılacağı üzere bulaşma orası yüksektir hatta hassas hayvan topluluklarında (popülasyonlarında) % 100'e kadar ulaşabilmektedir.
Hastalık bulaşıcı olması sebebi ile hayvancılık ile geçimini sağlayan bireyler göz önüne alındığında, ekonomik ve ticari açıdan Büyük önem arz etmektedir.
Hastalığın Etkeni Nedir?
Hastalığın etkeni, belirgin işaretleri gözlemlenemeden seyreden enfeksiyonlarının daha yaygın olduğu geniş bir virüs ailesi olan Picornaviridae familyasının Aphtovirus alt grubunda yer alan şap virusudur.
Virusun O , A, C , SAT-1, SAT-2, SAT-3 ve ASİA 1 olmak üzere antijenik olarak farklı yedi ayrı serotipi bulunmaktadır. (O) serotipinin II, A serotipinin 32, C serotipinin 5, SAT I serotipinin I, SAT 2 serotipinin 3, SAT 3 serotipinin 4 , ASIA I serotipinin ise I alt tipi vardır. Serotipler arasında çapraz bağışıklık görülmemesi hastalıkla mücadeleyi güçleştirmektedir.
Virüs Farklı Fiziksel Ortamlarda Nasıl Yaşar
Birçok virüs gibi şap virüsüde fiziksel etkenlere karşı değişik duyarlılık göstermektedir.
Şap virüsü ısıya dayanıksız olup 37°C'de 12 saatte etkisiz hale gelirken 60-65°C de 1/2 saatte, 85°C de ise birkaç dakika da yıkımlanarak etkisiz hale gelmektedir. Ancak düşük ısı derecelerine ve ani donma ve çözülmelere karşı oldukça dayanıklıdır. Enfekte kaslarda +4°C de 24-48 saatte laktik asit oluşumuna bağlı olarak hızla inaktive(etkisiz) olurken, kan, kemik iliği, lenf bezleri ve iç organlarda uzun süre dayanabilir ve ani dondurmalarda iskelet kaslarında da uzun süre aktif halde kalabilir.
Virus çevre şartlarına da oldukça dayanıklı olup; yapağıda 24 gün, sığır derisinde 4 hafta, samanda 15 hafta, kepekte 20 hafta, toprakta 4 hafta, kuru ot ve danede 5 ay süreyle enfeksiyözitesini (bulaşma yeteneğini) koruyabilmektedir.
Hastalık Hayvanlar Arasında Nasıl Bulaşır
Hastalık direkt ve indirekt (dolaylı) olarak yayılmaktadır. Hastalığın en belirgin yayılma yolu havada bulunan virusun solunum sistemi ile alınmasıyla olmaktadır. Enfekte veya kuluçka dönemindeki hayvanlar solunum, deri, sekret ve ekstretleri, süt ve sperma ile virusu saçmaktadır. Hastalık bulaşık (kontamine) hayvan ürünleri, bulaşık (kontamine) araç ve aletler, insan, yabani hayvanlar, kuşlar, rüzgar ve nakil araçları ile de bulaşabilmektedir.
Hastalık İnsanlara Nasıl Bulaşır
İnsanların enfekte hayvanlar ile temas veya enfekte et ve süt ürünleri tüketimi halinde enfeksiyonu nadiren aldıkları bildirilmektedir.
Hastalık Sığırlarda Nasıl Seyreder

Virüsün sığırlara bulaşması halinde ilk klinik bulguların hayvanda ateş, iştahsızlık, depresyon ve süt veriminde azalma olduğunu söyleyebiliriz. 24 saat içerisinde salya akışı başlar ve dil-dişetinde veziküller (maddeleri taşıyan kapalı zardan oluşan, küçük hücre içi bir kese) şekillenir. Keseciklere (veziküllere) interdigital bölgede, koroner bölgede, meme derisinde, ağız ve burun mukozasında rastlanabilir.

Veziküllerin yırtılması ile geniş ülseratif yaralar şekillenebilir. Dildeki yaraların (lezyonların) genellikle birkaç günde iyileşmesine karşın ayaklardaki ve nazal bölgedeki lezyonlar çoğunlukla ikinci (sekunder) bakteriyel enfeksiyonlara maruz kalırlar. Sekunder bakteriyel enfeksiyonlar sonucu pneumoni ve mastitis görülebilir, tırnak düşebilir.
Hastalık Koyun ve Keçilerde Nasıl Seyreder

Koyun ve keçilerde hastalık daha hafif seyirlidir. Hastalık koyunlarda genellikle topallık ile karakterizedir ve topallık süreklilik gösterir. Ağızdaki lezyonlar (yaralar) sığırlardaki lezyonlardan daha küçük ve daha kısa sürelidir. Genellikle hastalığın yol açtığı ekonomik kayıplar sığırlarınkinden daha düşüktür ve klinik bulgular ancak dikkatli bir gözlemle belirlenir.
Şap Hastalığının Kontrolü İçin Uygulanan Stratejiler
Kesim
Şap hastalığına yakalanmış hayvanların ve bunlar ile temas etmiş hayvanların kesime tabi tutulmasıdır. Amaç esas virus kaynağının tüketilmesi (eliminasyonu) ve virusun hayat seyrinin (siklusunun) kırılmasıdır. Bu yöntemin dezavantajı , büyük ölçüde hayvan kaybına neden olmasıdır. Şap hastalığının sporadik (dağınık, tesadüfi veya nadir) olarak seyrettiği aşılama programını bırakmış ülkelerde bu yöntem uygulanmaktadır. Ancak hastalığın yayılmasının (insidensinin) düşük olduğu ülkelerde ekonomik olan bu yöntem, hastalığın yaygın olduğu ülkelerde hem ekonomik değildir, hem de toplumsal kabulü oldukça güçtür.
Karantina
Şap virusunun epidemiyolojik durumu (hastalıkların sıklığını, dağılımı ve hastalık oluşumu) ve edinilen deneyimler gözönünde bulundurulduğunda, sadece bu yöntem ile sonuç alınamayacağı açıktır. Ancak diğer yöntemler ile birlikte uygulandığında anlam taşımaktadır.
Aşılama
Aşılama yöntemindeki amaç hastalığın yaygın olduğu ülkelerdeki hayvan topluluğunda (popülasyonunda) yüksek antikor düzeyinin sağlanmasıdır. Bu amaçla düzenli ve yoğun aşılama programları ile popülasyonda virusa karşı direnç sağlanması hedeflenmektedir. Ancak başarı sağlanabilmesi için karantina ve önleyici (profilaktik) önlemlere gereksinim vardır. Aşılama stratejisinin belirlenmesinde hastalığın epidemiyolojik durumu (hastalıkların sıklığını, dağılımı ve hastalık oluşumu), çevresel faktörler, çiftçilerin kültür seviyesi gibi faktörler de önem taşımaktadır.
Şap Hastalığının Dünyadaki Durumu
Hastalık 19. yy. boyunca Avrupa, Asya, Afrika, Kuzey ve Güney Amerika da yaygın olarak Avusturalya da ise yalnızca bir kez görülmüştür.
Endüstriyel çiftçiliğin gelişmesi şap hastalığı üzerine dikkatlerin toplanmasına yol açmış ve hastalığın sonuçları akut hastalıktan daha önemli bulunmuştur. Hastalık sütçü sürülerde süt veriminin (laktasyon) periyodunun duraklaması ve sıklıkla mastitisle komplikasyon sonucu süt üretiminde % 25 civarında azalma, etçi sürülerde ise gelişmenin gecikmesine yol açmaktadır.
Çeşitli ülkelerde bulaşık (enfekte) hayvanların kesimi veya etkili aşılama programları ile hastalığı eradike etmişlerdir. Ancak Amerika, Avusturalya, Yeni Zelanda Japonya ve Avrupa ülkeleri dışında tüm dünyada hastalığın enzootik seyretmesi sonucunda hiçbir ülke şap hastalığın yönünden güvende bulunmamaktadır.
Avrupa kıtasında 1991 ve 1993 yılında Bulgaristan'da da, 1994 yılında Yunanistan'da, 1995 yılında Rusya da, 1996 yılında Rusya ve Makedonya da, 1993'te İtalya'da O tipi, 1996'da Arnavutlukta A tipi şap hastalığı sporadik olarak görülmüştür. Son günlerde ise İngiltere'de görülen ve 1997'de Taiwan'da şap hastalığına yol açan virus ile aynı olduğu açıklanan O tipi şap virusu Avrupa kıtasında hızla yayılmaktadır. Bu virus yurdumuz da görülen O tipi şap virusundan farklı bulunmaktadır. Afrika kıtasında O,A,C,SAT I, ve SAT 2 serotipleri salgınlara yol açmaktadır. Ortadoğu, Hindistan ve Uzakdoğu'da ise O,A ve ASIA serotipleri görülmektedir.
Şap Hastalığının Türkiye'deki Durumu
Yurdumuzda şap hastalığı ile ilgili ilk istatistiki bilgilere 1914 yılında yayınlanan Ziraat İstatistik Dergisinde rastlanmaktadır.
Hastalık hakkındaki geniş bilgi ve kayıtlara ise 1957 yılından sonra rastlanmaktadır. 1957 yılında görülen büyük şap salgınını takiben; 1958 yılında Etlik Veteriner Bakteriyoloji Enstitüsü bünyesinde geçici bir şap laboratuvarı ve daha sonra 1967 yılında Şap Enstitüsü kurulmuştur. Ülkemizde görülen şap virusu tiplerinin belirlenmesi, bu tiplere karşı aşı üretiminin yapılması, bağışıklık düzeyinin belirlenmesi ve şap hastalığı ile ilgili araştırma ve eğitim çalışmaları Şap Enstitüsünce yürütülmektedir.
Ülkemizde 1957 yılındaki büyük salgına O tipi şap virusunun yol açtığı bildirilmiştir. 1962-1965 yılları arasında O1, SAT1 ve A22 tipi şap virusları salgınlara yol açmıştır. 1973-1978 arası görülen ASIA1 tipi şap salgınlarına daha sonra 1983-1985 arası rastlanmıştır. 1985'den sonra ise O1 ve A22 tipleri görülmüştür. Ancak 1997 yılında İran'dan yurdumuza yeni bir A tipi girmiş ve A22 tipine karşı dominant özellik kazanmıştır. 1999 yılında ise ASIA1 tipi şap virusu yurdumuza girmiştir. Şu anda O1, A İran ve ASIA1 tipi şap virusları ülkemizde şap hastalığına yol açmaktadır.
Ülkemizde şap hastalığı ile mücadelede aşılama ve karantina yöntemi kullanılmaktadır. Ancak hayvan hareketlerinin çok fazla oluşu, doğu ve güneydoğu sınırlarımızdan kaçak hayvan girişleri, endüstriyel hayvancılığa geçilememesi ve çiftçimizin yeterince bilinçlenmemiş olması mücadeleyi güçleştirmektedir.
Kaynakça