top of page

18 Mart Çanakkale Zaferi


18 Mart Şehitlerimizi Anma ve Çanakkale Zaferinin 108. Yıldönümü kutlu olsun. Kahraman şehitlerimizi saygı ve rahmetle anıyoruz.

Bu yazımızda sizler için Çanakkale savaşı sırasında yaşanan olağanüstü olayları derledik. Öncelikle Çanakkale Savaşı'nın ne olduğunu açıklayalım.


Çanakkale Savaşı Nedir?

Çanakkale Savaşı veya diğer adı ile Çanakkale Muharebeleri, I. Dünya Savaşı sırasında 1915-1916 yılları arasında Gelibolu Yarımadası'nda Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında yapılan deniz ve kara muharebeleridir.


İtilaf Devletleri; Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti İstanbul'u alarak İstanbul ve Çanakkale boğazlarının kontrolünü ele geçirmek, Rusya ile güvenli bir erzak tedarik ve askeri ikmal yolu açmak, başkent İstanbul'u zapt etmek suretiyle Almanya'nın müttefiklerinden birini savaş dışı bırakarak İttifak Devletleri'ni zayıflatma amaçları ile ilk hedef olarak Çanakkale Boğazı'nı seçmişlerdir. Ancak saldırıları başarısız olmuş ve geri çekilmek zorunda kalmışlardır. Savaş sonucunda Osmanlı zafer kazanmıs, İtilaf Devletleri donanmaları ve birlikleri geri çekilmiş Anzak Devletleri yenilgiye uğramıştır.


Çanakkale Savaşı Sırasında Yaşanan Olağanüstü Olaylar

Tarihçi-yazar Talha Uğurluel ve araştırmacı-yazar H.Basri Sütlü, bir televizyon kanalında katıldıkları programda, tarihi belge ve hatıralara dayanarak Çanakkale Savaşlarında yaşanan olağanüstü halleri anlattı.H.Basri Sütlü, Çanakkale Savaşı'nın sonlarına doğru dönemin alim zatları ile 4 büyük gazetenin sahiplerinin cepheye giderek Mustafa Kemal Atatürk'le görüştüğünü, gazilerin hatıralarını dinleyerek burada kazanılan olağanüstü başarının nasıl gerçekleştiğini anlamaya çalıştıklarını söyledi.


Ansızın Yükselen Allah Nidaları

H.Basri Sütlü, "Heyet ilk olarak Arıburnu Cephesi'ne gidiyor. Üryanizade Ali Vahit Efendi bunları anlatıyor. 'Oraya vardığımızda komutan bizi karşıladı. Sonra komutan bize çarpışmaları anlattı. Çok önemli başarılar elde edilmiş. Heyet de bundan çok memnun. Biz kendilerine teşekkür etmek istedik. 'Siz Allah için burada çok büyük bir gayret ortaya koydunuz, çok önemli başarılar elde ettiniz' deyip teşekkür etmek istedik. Komutan oraya hiç yanaşmadı. Dedi ki, 'Efendiler siz ne diyorsunuz? Biz burada olağanüstü haller gördük. Harikalar seyrettik. Bu böyleyken kendimize nasıl bir kıymet verebiliriz?' Biz buradan şunu anlıyoruz. O komutan o kadar hadiseler görmüş ki, kendisine kanaat gelmiş. 'Biz burada inayeti ilahi ile kazandık' bu kanaat kendisine hasıl olmuş.


Sonra devam ediyor, 'Biz burada öyle hadiselere şahit olduk ki, bunlar ancak Allah-ü Teala'nın korumasıdır. Başka bir şey değildir. Öyle hadiseler oldu ki buna akıl da fen de bir şey diyemez. Bir gün düşman çıkarma yapacak. Çıkarma öncesinde çok yoğun bombardıman oldu. Bir mevkiyi bombalamaya başladılar. Yüz binlerce mermi attılar. Taş üstünde taş kalmadı, havada koklanacak hava kalmadı. Kıyıda siper hattımızdaki askerlerimizin sağ çıkması mümkün değil. Biz askerlerimizin şehit olduğunu ve oradan kalkan toprağın altına gömüldüklerini düşündük. Düşman da aynı kanaate vararak çıkarmaya başladı. Zamanı gelince önümüzde bir 'Allah Allah' nidası koptu. Bütün siper hattı hücuma kalktı. Adeta melekler kanatlarını germiş ve onları saklayan Allah saklamış. Düşman bu harika karşısında şaştı kaldı. Akıl da fen de burada mahcup oldu" diyor. Bunlar Çanakkale Savaşlarında yaşanan olaylar" ifadelerini kullandı


Mustafa Kemal Paşa'nın Saatine İsabet Eden Şarapnel

Üryanizade Ali Vahit Efendi'nin hatıralarında, Mustafa Kemal'i ziyaretinin de yer aldığını anlatan Sütlü, "Heyette bulunanlar zaten daha Mustafa Kemal'i görmeden, yaşanan hadiselerle kendisini sevmişti. Kendisini de karşılarında görünce bülbül kesildiler" diyor. Herkesin bildiği bir şarapnel hadisesi var. Atatürk'ün saatine isabet eder. Peki bu inayet-i ilahi değil midir? Normalde bir şarapnel parçası çok ölümcül bir hadiseye sebebiyet verir. Ama burada Atatürk'ün göğsüne gelen şarapnel, saatine isabet eder. Saat parçalanır ama Atatürk'e bir şey olmaz" diye konuştu.


Cepheden İstek Türkü

Uğurluel, karşılıklı siperlerin yaklaşık 8 metre olduğu Bombasırtı'nda, Türk ve Anzak siperleri arasındaki karşılıklı alışverişlerden de bahsetti.


Talha Uğurluel, "Gece karanlık çökünce savaş duruyor. Aradaki mesafe 8 metre. Aralarındaki her hareketi hissedebiliyorlar. Avustralya - Yeni Zelandalıların bulunduğu siperde gece gitar çalıyorlar, bizimkiler de dinliyorlarmış. Şarkı bitince bazen bizimkiler alkış tutarlarmış. Karşı taraftakiler de tabii şaşırır. 'Bunlar ne biçim insanlar' diye. Bazen de bizim askerimiz bir türkü patlatıyor, karşı taraftan alkışlar. Burada manidar olan şu. Türkü okunuyor, alkış yapılıyor, bazen de istek yapılıyor. Kağıda yazıyorlar, taşa sarıp bu tarafa atıyorlar. Bizimkiler alıp okuyor, 'Dün akşam söylediğiniz o güzel şeyi tekrar söyler misiniz?' Bizimki bir daha okuyor, yine alkışlar. Aradan birkaç gün geçiyor, istek yaptıkları halde Türkü okunmuyor. Anzak tarafından bir kağıda yazıp atıyorlar; 'Kaç gündür istediğimiz halde, o güzel şeyleri neden söylemiyorsunuz?' Bizimkiler alıp okuyorlar, sonra, 'Çünkü siz, 3 gün önce o güzel sesli askerimizi vurdunuz' yanıtını yazıp atıyorlar" şeklinde konuştu.


Cepheler Arası Paylaşılan Yiyecekler

Siper arasında sadece türkülerin değil yiyeceklerin de paylaşıldığını anlatan araştırmacı yazar Basri Sütlü, "Yakın siperlerle alakalı bir Fransız hatırası var yine kaynaklarda yer alan. Bir gün Fransızlar, bizim siperlerin olduğu yere bazı 'mundar' şeyler diye adlandırılan bir şeyler atıyorlar. Artık ne attılarsa alay etmek için. Fakat bizim askerimiz, karşılığında mendil içerisinde ceviz, kuru üzüm sarıp onu atıyorlar. Tabii Fransızlar mahcup oluyor. Bu sefer peksimet türü şeyler atıyorlar. Hatıralarda, 'Bir daha o siperden bize ateş edilmedi' yazıyor" ifadelerini kullandı.


İlahi Yardım

Çanakkale Savaşlarında bazı doğaüstü olaylar yaşandığı yönündeki iddialara da değinen yazar Talha Uğurluel, şunları söyledi:

"Çanakkale Savaşı'nda cuma namazı kılan insanları görüyoruz. 5 vakit anlı secdeye giden, dini bütün, inançlı, ölümün bir yokluk değil asıl hayata açılan bir kapı olduğunu bilen insanlar. Bu insanlar buna inanıyordu, 'Biz bin sene bu dine bayraktarlık yaptık. Allah bizi yalnız bırakmayacaktır.' İşte buna inanmışlardı yürekten. Gerçekten de bıçağın kemiğe dayandığı anda ciddi yardımlar görmüşlerdir. Yine hatıralarda anlatılıyor: 'Bir cephede ciddi bir çarpışma esnasında asker zor durumda kalmış. Düşman başarılı olmuş. Askerimiz cepheden geriye savrulurken arka cephede, düşük rütbeli bir komutan, bir anda haykırarak, 'Yetiş ya Muhammed. Kitabın gidiyor' diye ön plana çıkmış. 'Bunun üzerine bize de bir şevk geldi. Onun peşinden biz de akmaya başladık ve düşmanı kovaladık. Cepheyi yeniden ele geçirdik' diyor. Bunlar çok önemli mevzular. Deniz savaşları olsun, kara savaşları olsun. Bu insanların yaşadıkları çok önemli."

Yazar Basri Sütlü, ilahi yardımın nasıl geldiğini şöyle anlattı: "Çanakkale hakikaten çok kilit bir savaş. Bizim bugün insanlara bir delil ortaya koyamayacağımız hadiseleri anlattıkça, 'Siz hep böyle yalan yanlış şeyler anlatıyorsunuz. Çanakkale'yi anlatmıyorsunuz. Siz bu işin ticaretinizi yapıyorsunuz' diye itham ettiklerinden, anlatacağımız şeylerin daha kitabi olmasına çalışıyorum. Şimdi bir ilahi yardım gelecekse ortaya bir sabır, bir mücadele konulmalı. Üryanizade'nin hatıralarında şöyle bir detay var: Gezinin son gününde bir arabaya biniyor. Bu arabayı süren zat, cepheye malzeme, cephe gerisine yaralı taşımış bir zat. Orada bu zatın anlattığı bir hatıra var. Bu ilahi yardımın sebebi de bu. Anlatıyor, 'Millet bu işi sıkı tuttu. Asker de 'of' bile demedi. Yahu bu asker vuruluyor, usulca yanındakinin kulağına eğilip, 'Ben vuruldum' diyor, tüfeğini mermisini teslim edip sessizce ölümü bekliyor.' Böyle bir sabır var, böyle bir metanet var. Bu metanete ilahi yardım gelmez mi? Geldiğine dair yine bahsediyor; 'Bir gün, cepheye cephane taşıyacağız. Bir mevkiye geldik. Yağmur gibi mermi yağıyor. Bir askere şarapnel parçası geldi. Düştü. Ağır yaralandı, ölmek üzere. Yine de feryat etmek yerine 'Aman kardeşlerim. Kardeşlerimiz cephede. Ben ölüyorum. Aman bu cephaneyi yetiştirin' diyor. Bu da bize şevk verdi. Alimallah hemen yükledik. O kadar mermi yağıyor ki, Allah korumasa hayatta kalmak mümkün değil. Bu arada bir asker başladı oynamaya. Biz ne oldu diye bakarken, 'Yahu zorla değil ya. Bu gavurun mermisi öldürmüyor' dedi. Yani o kadar garipsemiş ki, etrafına mermi yağıyor ama bir şey olmuyor. Öyle bir ruh hali."


Sizin Çanakkaleniz Var

Yazar Talha Uğurluel, "Vehbi Dinçerler'in bir hatırası var. Japonlar bile, Çanakkale'nin bizim için ehemmiyetini görmüşler. 'Siz çocuklarınıza nasıl tarih şuuru, bilinç veriyorsunuz? Biz onları Hiroşima'ya götürüyoruz. Çalışmazsanız durum bu. Çalışırsanız işte bizim fabrikalarımız diyoruz. Sizin işiniz bizden daha kolay. Sizin Çanakkale'niz var. Çanakkale'ye götürün, yokluk içinde nasıl bir varlık mücadelesi verilir gösterin.' İşte bunu bize anlatan Japonlar" şeklinde konuştu.


Kaynakça

https://tr.m.wikipedia.org

https://www.haberler.com

https://www.ilcemhaber.com


bottom of page