Ertelemenin hayatımızın düzenini ne derece bozduğunu ve bizi ne denli yıprattığını iyi biliriz. Dünün işleri bugüne sıçrar. bugünün işleri yarına, yarının işleri sonraki güne, sonraki günün işleri ondan sonraki güne derken... Gerisini anlatmaya gerek yok. Önümüzde dağ misali bir iş yığını birikir. En sonunda elimizde sadece keşkeler kalır. Ne yazık ki bu keşkelerin bize bir faydası olmaz sevgili okurlar. Bu sebeple eğer işlerimizi sık sık erteliyorsak buna bir çözüm bulma zamanı geldi. Aksi takdirde git gide mevcut kurulu düzenimiz bozulacak yahut işlerimizi düzene oturtmak güçleşecek. Yanısıra hedeflerimizin bizden uzaklaştığını görebileceğimiz gibi hedeflerimizi kücültme yolunu seçerek geleceğimizlede oynayabiliriz. Gelin birlikte erteleme hastalığını ve çözüm yollarını inceleyelim.
Uyarı!
Lütfen bu bloğuda okumayı erteleme.

Erteleme hastalığı nedir?
Toplumda oldukça yaygın görülen erteleme hastalığı, diğer adıyla procrastination bireyin yetiştirmesi gereken işleri sürekli olarak ertelemesi ve yapmaktan kaçınması olarak tanımlanabilir. Psikolojik hastalıklar (ruhsal hastalıklar) katagorisinde yahut psikolojik hastalık diyebiliriz. Bu hastalığa sahip bireyler genel olarak yapmaları gereken işten önce son bir kez(!) başka birşey yaparlar. Bu hastalığa sahip bireyler zamanı enerjisi ve imkanı olduğu halde kasıtlı ve bilinçli olarak yapılması gereken işten kaçınma, bahane bulma, kaçış yolları bulma ve işi ağırdan alma gibi davranışlar gösterirler.
Bu aklınıza birini getirdi mi?
Eğer cevabını evet ise aklınıza gelen kişinin kendiniz olmadığını umuyor ve devam ediyoruz. Gelelim hastalığın birey üzerindeki etkilerine.

Birey Üzerindeki Etkileri
Giriş kısmındada bahsettiğimiz gibi ertelemek bireyin mevcut düzenini git gide bozan bir durumdur. Erteleme hastalığına sahip bireyler yapmaları gereken işin yetişmesi gereken zaman yaklaştıkça strese girer ve öfkelenirler. Hatta beraberinde yoğun kaygı, depresyon ve fizyolojik rahatsızlıklar dahi görülebilir. Bu hastalığa sahip bireyler işi bitirseler dahi kabataslak yapmışlardır ya da yeteri kadar iyi yapamamışlardır. Tıpkı proje ödevini teslim tarihinden bir gün önce yapmak ve sınavdan bir önceki gün haftalarca birikmiş konulara çalışmak gibi. Daha fazla örnek verecek olursak faturalarımızı ödeme tarihi geçmeye yakın ya da geçtikten sonra ödemek, bir türlü odamızı toplayamamak, okumamız gereken kitapların kapağını dahi açmamak...

Erteleme hastalığının Nedenleri
Erteleme hastalığının nedenlerine gelecek olursak bunlar; motivasyon eksikliği, sosyal medya bağımlılığı, yapılması gereken işi önemsiz bulma, işin ilgi alanlarına ve yeteneklere hitap etmemesi, beceri eksikliği, düşük özgüven, işi nasıl yapacağını bilememek, yetersiz hissetmek, mükemmelliyetçi olmak, iş ile ilgili yeterli donanıma sahip olmamak, güzel bir başlangıç yapamama ya da erteleme korkusu, kötü zaman yönetimi, başarısız olmaktan korkmak, işi bitirememe kaygısı, kişinin kendine ilişkin üst düzey beklentilerinin olması şeklinde sıralanabilir. Ayrıca erteleme hastalığına sahip bireyler toplum arasından genel olarak savsak, tedbirsiz, üşengeç, sorumsuz, umursamaz ve rahat olarak anılırlar. Sürekli olarak ertelemek bir süre sonra alışkanlık haline gelir ve bu durum, kronik erteleme davranışını ortaya çıkarır.
Kronik Erteleme Nedir?
İşlerini ertelediği için stres ve sıkıntıya giren birey buna rağmen erteleme davranışı gösteriyorsa buna kronik erteleme adı verilir. Genellikle çocukluk çağında başlayan bu durumun en baskın nedeni otoriter ve mükemmelliyetçi ebeveyindir. Konuyu biraz daha açmak gerekirse - ki ebeveyin adayları içinde bilgilendirici olacağından açmak gerekir diye düşünüyoruz - mükemmelliyetçi ve otoriter ebeveynin çocuğu sürekli olarak eleştirmesi, sevgi ve ilgiyi koşullu olarak vermesi çocukta kronik erteleme hastalığı riskini arttırır. Ebeveyninin tutumu sebebiyle sürekli olarak kendini ispatlama çabası içinde olan cocuk performans ile ilgili kaygı duymaya başlar.
Erteleme Hastalığınin Tedavisi
"Hastalıkmış bu, ben üşengeç değilim." diye kenara çekilmeyelim. Öncelikle yapılması gereken ilk iş hastalığı kabul etmektir. Hasta olmadığımızı kendimizi inandırmaya çalışmak ve hastalığı reddetmenin bir faydası yok. Erteleme hastalığının neden olduğu yıkımları geride bırakıp yeni yıkımları önlemeye çalışmanın zamanı geldi.
Yetiştirmemiz gereken işi yaparken sağlamamız gereken konsantrasyonu bozan ve engellemeye sebep olan herşey -evet telefonunuzda dahil - ortadan kaldırılmalıdır. İşi ertelemekle ilgili bahane bulmak, işten kaçma yolları aramak yerine, işi bölümlere ayırmak ve planlanan zaman aralığında işi bölüm bölüm halletmek yararlı olabilir. Bunun için size uygun ve kolay bir plan yapmak önemlidir. Yaptığınız plan sizin baş edemeyeceğiniz kadar zor olmamalıdır. Yapamayacağınızı düşündüğünüz işler karşısında hayır demekten çekinmeyin. -gerçekten yapamayacağınız işler karşısında - ayrıca işlerinizi önem sırasına göre planlamaya özen gösterin.
Diğer etkili çözümümüz ise korkularımızın üzerine gitmektir. Bu hayatta hiçbirseyin mükemmel olmadığını kabullenmek ve kendimizden de yeteneklerimizin üzerinde bir performans beklememeliyiz. Elbette verimliliğinizi arttıracak yollara başvurmak bizi geliştirecektir fakat mükemmel olmayacağı için işlerimizi ertelemek anlamsız.
Daha verimli bir hayat için ziyaret edebilirsiniz.
Şimdi gelelim birçoğumuzun en sevdiği kısma. Ödül. İşlerimizi zamanında ve yeterli düzeyde bitirdiğimiz zaman kendimizj ödüllendirmeliyiz.

Sosyal Medyanın Etkileri
Birçogumuz sosyal medyada çok zaman geçirdigimiz için erteleme davranışına basvuruyoruz. Anlayacağınız üzere sosyal medya bağımlılığı erteleme hastalığı nedenleri arasından öneli bir yer kaplamakta. Peki nedir bu sosyal medya bağımlılığı? Sosyal medya bağımlılığı basit bir tanımla sosyal medyanın aşırı kullanımı olarak tanımlanabilir.
Sosyal medya bağımlılığı belirtileri; sürekli çevrimiçi olma isteği, sosyal medya araçlarının yoğun olarak kullanımı, sosyal ortamlarda bile sosyal ağlara odaklanma, yüz yüze iletişim kurmaktan uzaklaşma, gündelik hayatın ve sosyal ilişkilerin zedelenmesi, internet bağlantısı olmadığında ya da sosyal medyadan uzak kalınca huzursuz ve yoksunluk hissetme, yaşamın her anını ve tüm aktiviteleri sosyal ağlarda paylaşma isteği, sosyal medyada takip edilen kişilerle kendi hayatını karşılaştırma dürtüsü şeklinde sıralanabilir.
Malesef sosyal medya bağımlılığı günümüzde birçoğu bireyde görülmekte ve bireyler bunun çözümü için çaba harcamaktansa bunu normalleştirmeyi tercih etmektedir.
Gelin biz bu durumu normalleştirmek yerine çözümü için cabalayalım. Öncelikle gereksiz oyun uygulamalarını ve diğer kullanmadığımız uygulamaları telefonunuzdan kaldırın. Bu uygulamalar zamanınızı boş yere sömüren bir düşman gibidir. Sosyal medyada geçirdiğiniz boş zamanı iyi değerlendirdiğimizde neleri değiştirebileceğinize odaklanın. Gereksiz sosyal medya hesaplarından kurtulun. Diğer insanların ne yaptığını ya da sizin paylaşımlarınızı diğer insanların görmesini bu kadar umursamayın. Herkes kendi hayatına odaklanmalı sizde öyle. Bazıları başkalarının hayatına odaklanarak sosyal medyada zamanını çöp eder, bazıları ise diğer insanları önemsemeden kendi gelecegini çizer. Arkadaşlarınızla sosyal medyadan iletişim kurmak yerine yüzyüze iletişim kurabilirsiniz. Yeni hobiler edinerek bunlara zaman ayırabilirsiniz. Hem en azından kendinizi belli konularda geliştirmiş olacaksınız.
Sadede gelecek olursak -kaç satır oldu gelelim artık- kararlılığın çok önemli olduğu bu süreçte doğru ve etkili bir zaman yönetimi ve iyi bir planlamanın beraberinde kendi koyduğunuz kurallara uymanız gerekmektedir. Bu durumla baş etmek sizin için çok zorsa bir psikologdan profesyonel bir yardım almaktan çekinmeyin.
Kaynakça