top of page

Sigmund Freud Kimdir

Sigmund Freud Kimdir?

Sigmund Freud psikolojinin en önemli alt dallarından biri olarak bilinen Psikanaliz biliminin kurucusu olması itibariyle büyük ses getirmiş dünyaca ünlü bir nörologdur. Freud haklı olarak çağının en etkili entelektüel yasa koyucusu olarak adlandırılabilir . Psikanalizi yaratması, aynı anda insan ruhunun bir teorisi, hastalıklarının giderilmesi için bir terapi ve kültür ve toplumun yorumlanması için bir optiktir.

Kendisinin doğum adı Sigismund Schlomo Freud'dur. İlk psikoloji labaratuvarının kurucusu Wilhelm Wundt "Psikolojinin Maddi Babası" olarak adlandırılırken Sigmund Freud ise psikoloji bilimine bulunduğu katkıları sebebiyle "Psikolojinin Manevi Babası" olarak adlandırılmaktadır.


Ekonomik Bunalım ve Viyana

Sigmund Freud 6 Mayıs 1856 tarihinde dünyaya gelmiştir. Babası Jakob ortalama maddi düzeye sahip bir yünntüccarıdır. Annesi Amalie Nathansohn ise babasının 2. eşidir. Freud'un doğumunda 40 yaşında olan babası Jakov nispeten uzak ve otoriter bir figür gibi görünürken , annesi Amalie Nathansohn daha besleyici ve duygusal olarak erişilebilir görünüyordu. Freud'un aynı zamanda iki üvey erkek kardeşi vardı.

O zamanlar 4 yaşında Aşkenaz Yahudisi bir çocuk olan Sigmund Freud ekonomik bunalım nedeniyle ailesiyle birlikte Viyana'ya taşınmak zorunda kalmıştır. Kendisi 1938 yılına kadar Viyana'da yaşamıştır.


Lisede Eğitimi ve Tıp Okuma Kararı

Başarılı bir öğrenci olan Sigmund Freud lisede Latince, Fransızca ve İngilizce dillerini öğrenirken aynı zamanda kendi çabaları ile İspanyolca ve İtalyanca dillerini öğrenmiştir.

Sonrasında Goethe'nin yapıtlarından etkilenmesi sebebiyle tıp okumaya karar vermiştir. Freud’un tıp okuma kararındaki en etkili etmen “bilgi açlığı” idi; öğrenmeyi ve öğretmeyi, çoğu zaman yardım ve tedavi etmekten çok daha keyifli buluyordu. En çok sevdiği ilkesi ise zorunluluğu zevke dönüştürmekti fakat üniversitesi yıllarında bir yahudi olduğu için okuldaki arkadaş çevresinden dışlandı.


Bilimsel Çalışmaları ve Evlilik

1876 yılında Brücke'nin laboratuvarına girdi, anatomopatoloji ve insan sinir sistemi üzerine araştırmalar yaptı.

1881'de Viyana Üniversitesi'ndeki tıp öğrenimini bitirdi. Tıp doktoru sıfatını aldı.

1883'te Dr. Theodor Meynert'in yönetiminde psikiyatri kliniğinde asistan olarak çalışmaya başladı.

1884'te kokainin analjezik özelliklerini keşfetti, anestezik niteliklerini ise sezinledi.

1885'te Paris'e gitti. Salpêtriê Hastanesinde, Jean Martin Charcot'nun yanında staja başladı. Histerinin belirtilerini, hipnotizma ve telkinin etkilerini gözlemledi.

Charcot'dan çok etkilendi. Charcot'nun konferanslarını Almancaya çevirdi ve 1886'da yayımladı.

Aynı yıl içerisinde Berlin'de gitti. Çocuk nöropatolojisiyle ilgilendi. Viyana'ya döndü ve nişanlısı Martha Bernays ile evlendi.

Altı çocuğu olacaktı. Bunlardan biri Anna Freud kendi başına seçkin bir psikanalist olacaktı.

Sinir hastalıkları ve histeri şikayeti ile gelen hastalarına elektroterapi ve hipnotizmayı uyguladı.

Elizabet von R. adındaki bir kadın hasta kendisini serbest çağrışım yöntemine zorlayınca hipnozdan vazgeçti.


Babasının Ölümü ve Psikanalizin Oluşumu

1896 yılında babasının ölümü üzerine derin bir bunalıma girdi ve sistematik olarak kendini çözümlemeye başladı.

Histerinin cinsel etiyolojisi üzerine verdiği bir konferans skandala yol açtı.

Bu dönemde W. Fliess'le yazışmaları, özçözümleme süreci, hayatı üzerinde önemli etkiler yarattı.

Hayatının 10 yıl süren bu döneminde, Freud hem yandaş hem öğrenci bakımından yalnız kaldı. Kendini hastaların tedavisine ve psikanalizin yaratılmasına yoğunlaştırdı.

Bu sürecin sonucu olarak 1897'de Oedipus Kompleksi, 1900'de Düşlerin Yorumu (iki cilt) adlı eserler ortaya çıktı.


Kurulan Dernekler ve Yayımladığı Eserleri

1908'de Viyana Psikanaliz Derneği kuruldu. Bu olay, Freud için bir dönüm noktasıydı.

1902 yılında profesör oldu.

1902'den sonra "Çarşamba Günleri Psikoloji Derneği" adı altında başta P. Federn, O. Rank, W. Stekel ve Alfred Adler olmak üzere, Freud'un ilk yandaşları bir araya toplandılar.

1904'te E. Bleuer'le yazışmaya başladı. 1907'de Bleuer'in asistanı Carl Gustav Jung tarafından ziyaret edilir. Jung aynı yıl Zürih'te Freud Derneği'ni kurdu. Böylece psikanaliz artık ülke sınırlarının dışına çıkmıştır.

Jung, 1. Psikanaliz Kongresi'ne katıldı ve psikanaliz üzerine konferanslar vermek üzere Freud ile birlikte ABD'ye yolculuk etti.

Freud, 1910 - 1920 yıllarında Psikanaliz Üzerine, Bir Paranoya Vakası Özyaşam Öyküsü Üzerine Psikoanalitik Gözlemler: Başkan Screber, Totem ve Tabu, Narsizmin İncelenmesine Giriş, Yas ve Melankoli adlı eserleri yayımladı.


Kanser ve Ölüm

1923'te kendisine üst çene ve damak kanseri tanısı kondu. İzleyen yıllarda 33 kez ameliyat oldu.

Sürekli protez takması gerektiğinden dolayı uzun yıllar konuşma ve yemek yeme sıkıntısı çekti.

1938'de Naziler'in Viyana'ya girmesiyle birlikte en küçük çocuğu Anna ile birlikte Avusturya'yı terk etmek zorunda kalarak Londra'ya yerleşti.

Ölümüne dek tedavi ve çalışmalarına Londra'da devam etti.


Psikanaliz Kuramı

Freud Psikanaliz kuramını oluştururken, serbest çağrışımın kullanılması ve çözümlemelerde aktarım sürecinin anahtar olarak ele alınması gibi tedavi yöntemleri geliştirdi.

Cinselliği yeniden tanımlarken çocukluk süreçlerini de buna dâhil ettiği Oidipus kompleksi kavramını psikanalitiğin merkezine yerleştirdi.

Rüyaları arzu tatmin yeri kabul etti. Rüyaları inceleyerek hastalarının semptom oluşumlarına ve bastırılmış duygularına dair bulguları elde etti.

Sigmund Freud rüyaları "bilinçdışına giden kraliyet yolu" olarak tanımlanmıştır.

Zihinsel süreçleri etkileyen ve erotik bağlar kuran cinselleştirilmiş dürtü enerjisi libidonun tanımını yaptı.

Ortaya koyduğu bir diğer kavram olan ölüm içgüdüsünü ise zorlayıcı tekrarlama, nefret, saldırganlık ve nevrotik suçluluğun kaynağı olarak açıkladı.

Kariyerinin ilerleyen yıllarındaki çalışmalarında ise din ve kültüre dair geniş kapsamlı yorumlar ve eleştiriler yayımladı.

Freud yaşamının büyük çoğunluğunu Viyana'da geçirdi. Freud'un emperyal şehirden hoşlanmamasına ve vatandaşların kışmen anti-Semitizm yapması (Yahudilere karşı önyarı ve nefret) nedeniyle, psikanaliz , içinden çıktığı kültürel ve politik bağlamı önemli şekillerde yansıtıyordu. Örneğin, Freud'un psişe içindeki baba otoritesinin kırılganlığına karşı duyarlılığı, Habsburg İmparatorluğu'nda, genellikle liberal rasyonalist olan babasının kuşağının yaşadığı güç düşüşüyle pekâlâ teşvik edilmiş olabilir. Aynı şekilde, kızların baştan çıkarılması temasına olan ilgisi de Viyanalıların kadın cinselliğe yönelik tutumları bağlamında karmaşık şekillerde kök salmıştı.


Tekrarlanan eleştirilere ve çürütme girişimlerine rağmen Freud ve Psikanaliz kuramı, ölümünden sonra psikolojiden çok uzak alanlarda bile (Hollywood gibi) güçlü kaldı.


Kişiliğin Yapısı

İd

İd, insanoğlunun en temel ve ilkel içgüdülerinin tümünü barındıran zihnin bir parçasıdır. Anında tatmin arama arzusuna dayanan, zihnin dürtüsel, bilinçsiz kısmıdır.


Ego

Zevk ve acı arasında bir denge oluşturmaktan ego sorumludur. İd'in tüm isteklerinin karşılanması imkansızdır ve ego bunu fark eder, ancak haz ve tatmin arayışına devam eder. Ego, doğru ile yanlış arasındaki farkı bilmese de, belirli bir zamanda tüm dürtülerin karşılanamayacağının farkındadır. Gerçeklik ilkesi, egonun id'in taleplerini karşılamaya yardımcı olmak ve gerçekliğe göre taviz vermek için çalıştığı şeydir. Ego, bir kişinin bilinçsiz arzularından oluşan "benliği" dir. Ego, id'den kaynaklanan arzuları dengelemek için etik ve kültürel idealleri hesaba katar.


Süperego

Dört ya da beş yaşlarında gelişen süperego, toplumun ahlakını bünyesinde barındırır. Süperego, zihnin vicdanı olarak kabul edilebilir çünkü gerçek ile neyin doğru neyin yanlış olduğunu ayırt etme yeteneğine sahiptir. Süper ego olmadan Freud, insanların saldırganlık ve diğer ahlaksız davranışlarla hareket edeceğine inanıyordu çünkü zihnin doğru ile yanlış arasındaki farkı anlamasının hiçbir yolu olmayacaktı. Süperego, bir kişinin kişiliğinin "bilinci" olarak kabul edilir ve id'den gelen dürtüleri geçersiz kılabilir. Freud, süperegoyu iki ayrı kategoriye ayırır; ideal benlik ve vicdan. Vicdan, bir toplumda var olan ve insanları içsel arzularına göre hareket etmekten alıkoyan idealleri ve ahlakı içerir. İdeal benlik, insanların toplumun ideallerine göre nasıl davranması gerektiğine dair imgeleri içerir.


Psikoseksüel Gelişim Dönemleri

Oral Dönem

İlk aşama sözlü aşamadır. Bir bebek doğumdan on sekiz aylık olana kadar bu aşamadadır. Oral aşamadaki ana odak, bebeğin ağzından zevk arayışıdır. Bu aşamada zevk üretmede tat alma ve emme ihtiyacı öne çıkar. Oral stimülasyon bu aşamada çok önemlidir; Bu süre zarfında bebeğin ihtiyaçları karşılanmazsa, oral aşamada sabitlenecektir. Bu aşamadaki fiksasyon , parmak emme, sigara içme, aşırı yeme ve tırnak yeme gibi yetişkin alışkanlıklarına yol açabilir. Kişilik özellikleri, oral fiksasyonla bağlantılı olarak yetişkinlik döneminde de gelişebilir; bu özellikler iyimserlik ve bağımsızlık veya karamsarlık ve düşmanlık içerebilir.


Anal Dönem

İkinci aşama, on sekiz aydan üç yaşına kadar süren anal aşamadır. Bu aşamada bebeğin zevk arama merkezleri bağırsaklarda ve mesanede bulunur. Anne babalar bu dönemde tuvalet eğitimine ve bağırsak kontrolüne önem verirler. Anal aşamadaki fiksasyon, anal tutma veya anal çıkarma ile sonuçlanabilir. Anal kalıcı özellikler aşırı düzgün, kesin ve düzenli olmayı içerirken, anal itici olmak düzensiz, dağınık ve yıkıcı olmayı içerir.


Fallik Dönem

Üçüncü aşama, fallik aşamadır. Üç yaşında başlar ve altı yaşına kadar devam eder. Artık duyarlılık cinsel organlarda yoğunlaşır ve mastürbasyon (her iki cinsiyette de) yeni bir zevk kaynağı haline gelir. Çocuk anatomik cinsiyet farklılıklarının farkına varır, bu da Freud'un Oedipus kompleksi (erkeklerde) olarak adlandırdığı kıskançlık ve korku çatışmasını harekete geçirir. Daha sonra Freud alimleri Electra kompleksini (kızlarda) eklediler.


Latent Dönem

Dördüncü aşama, altı yaşında başlayan ve on bir yaşına kadar devam eden gizli aşamadır. Bu aşamada vücudun zevk arayan bölgesi yoktur; bunun yerine tüm cinsel duygular bastırılır. Böylece çocuklar, akran ve aile etkileşimi yoluyla sosyal beceriler geliştirebilir ve rahatlık bulabilirler.


Genital Dönem

Psikoseksüel gelişimin son aşaması genital aşamadır. Bu aşama on birden itibaren başlar, ergenliğe kadar sürer ve on sekiz yaşında yetişkinliğe erişildiğinde sona erer. Ergenliğin başlangıcı, bir kişinin karşı cinsten diğerine olan güçlü ilgisini yansıtır. Kişi psikoseksüel evrelerin hiçbirinde saplanma yaşamazsa, genital evreye ulaştıktan sonra dengeli bir insan olur.


Topografik Model

Bilinç

Bilinç farkında olmak anlamına gelir. Farkında olduğumuz herşey bilinç düzeyindedir. Mesela içtiğimiz kahvenin kokusu.


Bilinç Öncesi

Bilinçte olmayan ancak kapsamındakilerin istendiğinde bilince çağırabileceği eşik bölgesi. Bilincin farkında olmadığımız alanı.


Bilinç Dışı

Organizmanın iç yaşantıları ve dış dünyanın farkında olmadan yaptığı davranışların tümü. İnsanı bir bilgisayara benzetecek isek, bilinç dışı kuşkusuz bir şekilde insanın "Hard Disk"i olacaktır. Organizmanın yaşadığı olayların önemli/önemsiz kaydedildiği ve hayatının gelecek aşamalarında alınacak kararlara ve yapılacak eylemlere dolaylı yönden etki ettiği bir bölümdür. Aynı zamanda yine bir bilgisayar benzetmesinde bulunacak olursak, bilinç dışı insan için bir anti virüs görevi görmektedir.

Birey bilinçdışındaki bilgilerin farkında değildir ve bu bilgilerin bilinç düzeyine aktarılması olanaksızdır.



Yazımızın sonunda belirtmekte yarar görüyoruz ki savunma mekanizmaları konusu uzun bir başlıktır ve başka bir blog yazısının konusudur. İyi okumalar dileriz.



Kaynakça

https://www.britannica.com/biography/Sigmund-Freud

https://tr.m.wikipedia.org

https://theatreweekly.com/freuds-last-session-to-open-at-the-kings-head-theatre/

https://psychiatry-philosophy-arts.medium.com/pavlov-7625bddedeb3

https://tr.pinterest.com

https://www.behance.net/gallery/77118831/sigmund-freud




bottom of page